Jül Sezar'ın Galya Savaşları tarihte bir dönüm noktasıdır. Sadece Galya'daki bağımsız kabilelerin sonu değil, aynı zamanda Roma Cumhuriyeti için de sonun başlangıcıdır. Sezar'ın Pompey ve Crassus'la kurduğu Birinci Triumvirlik sayesinde kazandığı Cisalpine ve Transalpine Galyası valisi olarak süren on yıllık prokonsüllüğü, ona hem askeri güç, hem de sonraki yıllarda Roma politikalarına hükmedecek zenginlik kazandırmıştı.
Galya Savaşları konusundaki en iyi kaynağımız göç eden Helvetilere karşı yaptıklarından başlayıp, Galya kabilelerini bölüp fethetmesine, sonrasında çıkan isyanların bastırılmasına ve sonunda da Alesya Kuşatması'yla Vercingetorix'in teslim olmasına kadar gerçekleşen olayları anlatan Sezar'ın kendi yorumlarıdır.
Galya'daki seferlerinin yanında Sezar, Roma senatosundaki onu kabul etmeyen rakiplerine karşı da farklı bir savaş içerisindeydi. Sezar'ın politik gücünün kaynağı, Pompey ve Crassus ile yaptığı kırılgan ve herkesin kendi adına kullanmak istediği bir ittifaktı.
Sezar'ın Galya seferleri ve politik hamleleri risklerle doluydu. Galya ve Cermen kabilelerine, özellikle de Arvernilere, Nervilere ve Süevlere karşı yaptığı seferler başarısız olsaydı, bunun bedelini Roma ödeyebilir ve dünya çok daha farklı bir yer olabilirdi.
MÖ 100 yılı Haziran'ında doğmuş olan Jül Sezar, tanrıça Venüs'ün soyundan geldiklerini iddia eden aristokrat Julia soyundandı. Müthiş bir taktisyen, cesaret veren bir komutan ve kurnaz bir politikacı olan Sezar, Roma Cumhuriyeti içinde kendini güce hakim olduğu bir mevkiye çıkarmıştı. Pompey ve Crassus ile çıkarcı bir politik ittifak olan Birinci Triumvirlik'i oluşturdu ve Senato'daki muhafazakar rakiplerine karşı koydu. Bu ittifakın entrikaları içinde on yıl boyunca prokonsül olan Sezar, bu süre zarfında Galya'yı fethetti ve Ren kıyısındaki Cermen kabilelerini yendi. Britanya'yı işgali ve Ren'i geçmesi de dahil, bu seferlerin başarılarını ‘Galya Savaşı Üzerine Notlar’da kaydetti. Fetihlerden sonra Senato gücü bırakıp Roma'ya dönmesini emrettiğinde, Sezar bunu kabul etmedi. MÖ 49'da Rubicon'u geçmesi ve sonrasında gelen iç savaş Cumhuriyet'in sonu oldu. Diktatör olarak birçok olumlu reform yaptı ama düşmanları da eksik değildi. MÖ 44 yılının Mart ortasında, Senato'da Marcus Brutus önderliğinde bir grup senatör tarafından suikasta uğradı. Evlatlık varisi Gaius Octavius gücü eline aldı ve kendisi Roma'nın ilk imparatoru Augustus Caesar oldu.
MÖ 83 yılı Ocak ayında Antonia soyundan doğan Marc Antony’nin annesi Jül Sezar'ın kuzeniydi. Marc Antony Suriye'de bir Galya süvari alayına önderlik ettikten sonra, MÖ 54'te Sezar'ın kurmayları arasına atandı ve Galya Savaşları'nda savaştı. Marc Antony, hem yetenekli bir askeri komutan olarak hem de sonrasında politik arenada Sezar'ın sadık bir destekçisiydi. MÖ 50'de, Sezar kendi politik konumunu sağlama almak için onu augur, quaestor ve pleb tribününe tayin etti. Marc Antony'nin sonrasında Senato'dan feci şekilde kovulması, Sezar'ın Rubicon'u geçmek için sunduğu sebeplerden biriydi. Sezar'ın suikasta uğramasından sonra, Marc Antony, Sezar'ın evlatlık oğlu Octavian ve Lepidus ile ittifak kurdu. Ama bu İkinci Triumvirlik de Antony ile Kleopatra Cumhuriyet'in kontrolü için mücadele ederken iç savaşa tutuştu. MÖ 31'de Marc Antony’nin Aktium Deniz Savaşı'nda yenilmesi ve lejyonlarının onu terk etmesi yüzünden, hem o, hem de Kleopatra kendi canına kıymıştır.
Tam doğum tarihi kesin olarak bilinmese de, Titus Labienus MÖ 100 yıllarında equestrian bir aileye doğmuştu. Labienus'un Pompey ile bağları vardı ve Sezar ile yakın arkadaş olmuştu. MÖ 63'te pleb tribününe atanmasından sonra, Galya'da Sezar'ın legatus pro praetoresi oldu. Bu şekilde, MÖ 58-50 yıllarındaki Galya Savaşları boyunca çatışmaları komuta etti, Sezar'ın yokluğunda lejyonların ve devlet görevlerinin komutasını eline aldı. Zeki bir taktisyen ve komutan olan Labienus, Nervilerle yapılan savaşın gidişatını değiştiren kişidir. MÖ 52'deki Agendicum Muharabesi'nden önce isyancı Galya kabilelerini güçlerini bölmeye zorlayarak onları oyuna getirmiş, sonra da onlardan hızlı davranıp Camelugenus’un ordusunu kıskaca alıp mağlup etmiştir. Galya seferleri sonrasındaki iç savaşta, Labienus Sezar'a karşı Pompey ile birlik olmuştur. Pompey'in ölümünden sonra oğullarına sadık kalmış, Ruspina, Thaspus ve Munda savaşlarında Sezar'a karşı savaşmış ve bozguna uğradıktan sonra öldürülmüştür.
MÖ 115'te doğan Marcus Licinius Crassus, Sezar ve Pompey ile beraber Birinci Triumvirlik'in üyelerinden biriydi. Marius ile çatıştığı iç savaşta Sulla'nın destekçisi olan Crassus, MÖ 82'de Samnitlerin yenildiği Roma'nın Tepe Kapısı savaşında sağ cepheyi komuta etmişti. Savaş bittikten sonra, Crassus, Genç Marius'un yenik destekçilerinden sürgüne yollanmış olanların mallarını açık artırmayla satarak zenginliğini artırdı. Triumvirlikte bir yer edinmesini sağlayan şey, Sezar'ın borçlarını ödeyip sonraki politik konumunu sağlamlaştıran bu zenginliğiydi. MÖ 55'te konsüllüğü Pompey ile paylaşan Crassus, Sezar'a Galya prokonsüllüğünü, kendilerine de Suriye ve Hispanya'yı aldılar. Politik müttefiklerinin askeri zaferlerini tekrarlamak isteyen Crassus, Suriye'den Partya'ya karşı iyi planlanmamış bir savaş başlattı. MÖ 53'te Harran Muharebesi'nde yenilen Crassus, Partlar tarafından iddiaya göre boğazından erimiş altın dökülerek öldürülmüştür.
Gnaeus Pompeius Magnus MÖ 106 Eylül ayında doğmuştur. Babası gibi o da, Marius'a karşı sürdürdüğü iç savaşta Sulla'nın destekçisi olmuştu. Babasının yetki ve lejyonlarını miras almış, Afrika ve Sicilya'da Marialı birliklere karşı zafer kazanmıştır. Lejyonları tarafından İmparator ilan edilmiş ve Magnus, yani "Büyük" unvanı verilmiştir. Önce Hispanya, sonra da Doğu'da Üçüncü Mithridates Savaşları'nı bitiren yeni zaferlerle iki başarı daha elde etmiştir. Roma'ya dönerken, askerleri için toprak almak adına, Pompey, Sezar ve Crassus'a karşı ilk Birinci Triumvirliğe katılmıştır. Politik konumunu sağlama aldıktan sonra kendini Hispanya'nın komutanı Crassus'un yanında konsül ilan etmiştir. Triumvirliğin çöküşü ve MÖ 49'da Sezar'ın Rubicon'u geçmesi bir iç savaşa daha neden olmuş, iki büyük generali karşı karşıya getirmiştir. MÖ 48 yılında Farsalus Savaşı'nda yenilen Pompey Mısır'a, genç XIII. Batlamyus'un sarayına kaçmış, burada da ihanete uğrayıp, kralın danışmanları tarafından öldürülmüştür. Sezar Mısır'a geldiğinde ise suikastçılardan kanlı bir intikam almış, diktatör ilan edildikten sonra eski dostunu affedeceğini ima etmiştir.
Quintus Tullius Cicero, ünlü devlet adamı Marcus Tullius Cicero'nun küçük kardeşiydi. Galya seferleri sırasında Sezar'ın emrinde sadık bir kurmay olarak hizmet etmiş, özellikle Prokonsülün ikinci Britanya seferinde ona eşlik etmiştir. İlham verici askeri liderliği sayesinde Sezar'dan fazlasıyla övgü ve destek alan Cicero birçok Roma mağlubiyetini zafere dönüştürmeyi bilmiştir. Sezar ve Cicero arasındaki sadakatin ölçüsü, Cicero'nun iç savaşta Pompei tarafını desteklemesine rağmen affedilmesinden anlaşılabilir. Rüşvet almayan dürüst bir adam olan Cicero, aynı zamanda bazen ortaya çıkan düşüncesizce hareketleri ve endişe verici acımasızlığı ile de bilinirdi. Kendi felsefelerinin her zaman arkasında duran MÖ birinci yüzyıl Romalıları bu sert parlamalardan, özellikle de tutsaklara ve emrine karşı gelenlere uyguladığı eski usul ve vahşi cezalardan hoşlanmıyordu. Cicero’nun sadakati ve yetenekleri Sezar'ın zaferinden sonra da konumunu korumasını sağladı ancak İkinci Triumvirlik sırasında iyi talihi sona erdi ve devlet düşmanı ilan edildikten sonra MÖ 43 yılında öldürüldü.
Gaius Scribonius Curio, aynı isimli Romalı devlet adamı ve hatibin oğluydu. Pompey, Sezar ve Cicero ile aynı zamanda yaşamış ve kendince saygı duyulan bir hatipti. Özellikle Roma'nın ilk amfi tiyatrosunu inşa etmesiyle bilinir. MÖ 50'de tribün olarak seçilen Curio, Pompey, Sezar'dan komutayı bırakmasını istediği sırada Sezar'ın destekçilerinden olmuştu. Cicero iki devlet adamı arasını düzeltip, barışmalarını sağlamaya çalışan son senatörlerden biriydi. Ancak çabalarına rağmen ikisi anlaşamadı ve Curio Roma'dan kaçıp Sezar'a katılmak zorunda kaldı. Desteği karşılığında Sezar Curio'nun borçlarını ödedi. Bu da onun hitabet yetenekleri yüzünden rüşvet aldığı iddiasını ortaya çıkardı (Tacitus'a göre). İç savaşta, Curio praetor ilan edildi ve Pompei ordularına karşı galip geldi. Sonunda, Pompey yanlısı taraftarları bastırmak için Afrika'ya gönderilmiş ama 2. Bagradas Savaşı sırasında öldürülmüştür.
Kabaca "büyük savaşçı kral" anlamına gelen Vercingetorix, Galyalı Arvernilerin reisiydi. Galya'da artan Roma karşıtı duyguların olduğu bir dönemde, MÖ 52 yılında kabilesi ve diğerlerini Sezar'ın lejyonlarına karşı isyana yöneltti. Başlarda onu ve yakınlarını başkent Gergovia'dan sürgün eden Arverni soylu konseyi tarafından kabul edilmese de, şehri güç kullanarak geri almış ve kral ilan edilmiştir. Sonrasında Roma leyjonlarının erzak desteğini kesmek için ordunun geçeceği arazileri yakıp yıkmıştır. Sonunda Romalılar tarafından yakalanan Galyalı kabileler doğal savunma noktalarına çekilmek zorunda kalmıştı. Büyük isyanının sonunu getiren ise, Vercingetorix’un savunmaları güçlü Alesia şehrine çekilmesi oldu. Tüm şehri saran Sezar tarafından kıstırılan Vercingetorix ve birlikleri, açlık yüzünden teslim olmak zorunda kaldı. Kurtarmaya gelen Galyalı bir ordu şehri kurtaramayınca Vercingetorix teslim olmuştu. Zincirlenmiş bir halde Roma'ya götürülüp, beş yıl tutsak tutulmuş, sonra da MÖ 46 yılında Sezar'ın zafer alayı sırasında halk önünde idam edilmiştir.
Ariovistus Cermen Süevlerinin veya "halkımız"ın lideriydi. Arverniler ve Sequanlar tarafından Roma öncesi Aedulara karşı yardıma çağırılan Ariovistus, halkını Ren'den geçirdi ve Aeduları MÖ 63'te Magetobriga Muharabesi'nde yendi. Savaştan sonra yardımlarının karşılığı olarak Süevler Sequan topraklarına yerleşmeye başladı. Bu ise çevredeki kabilelerde büyük sıkıntılara ve Helvetlerin kavim halinde göç etmesine neden oldu. Roma da, Ariovistus'un Galya'da toprak sahibi olmasından hoşnut değildi ancak Senato onu memnun etmek için, denildiğine göre Sezar'ın emriyle ‘Kral ve Roma Halkının Dostu’ olarak isimlendirmişti. MÖ 58 olduğunda ise durum iyice kötüye gidiyordu, Aedular ve diğer Galyalı kabileler Sezar'dan yardım istedi. Galya'da Süev yerleşimini kesmesi ve estirdiği terörü durdurması için ona ültimatom veren Sezar, Ariovistus'un meydan okumasıyla karşılaştı. Elçiler bir anlaşmaya varamayınca çatışma kaçınılmaz oluyordu. Ancak takip eden savaşta Ariovistus’un kabile gücü kırılmış, yaşayan yakınlarıyla birlikte Ren'i geçip kaçmış, sonrasında da bir daha onlardan haber alınamamıştır.
Kuzeybatı Galya'da yaşayan Kelt-Cermen bir kabile olan Nervilerin acımasız lideri Boduognatus, MÖ 57'de halkını Sezar'ın lejyonlarına karşı savaşa sürükledi. Kurnaz bir savaş lideri olan Boduognatus, yerel arazi hakkındaki bilgisini kullanarak, Sabis Muharebesi'nde Romalıları pusuya düşürdü. Nervilerin ve müttefik kabileler Atrebatlar ile Viromanduilerin saldırısı Sezar'ın birliklerini şaşırttı ve neredeyse sonları olacaktı. Ancak Titus Labienus komutasındaki 10. lejyon savaşın gidişatını değiştirdi. Savaşçıları gibi Boduognatus'ta, mağlup olup, Nervi ordusu katledilirken geri çekilmemiş ve öldürülmüştür. Notlarında, Sezar kahramansı cesaretlerini över, ölmüş yoldaşlarının cesetleri üzerinde neredeyse son adama kadar savaştıklarını söyler.